Nemrut Dağı ve Krater Gölleri
TARİHİ: Kommagene ismine, ilk kez: MÖ.850 yıllarında, bir Asur kralının kayıtlarında rastlanmış. Bu kayıtlarda: halkın, krala yıllık vergi olarak: altın, gümüş ve sedir ağacından yapılmış tahtalar verdiği yazılı. Belli ki o günlerde: değerli sedir ağaçları, yalnızca Lübnan’da değil, Kommagene topraklarında da yetiştiriliyordu. Bu dönem: Kommagene topraklarının, Asurluların bir uydusu haline geldiği dönem. Bu yazılı belgelerde: krallığın ismi “Kummuh” olarak geçer. Kommagene isminin anlamı: Yunancada: “Genler Topluluğu” dur.
MÖ.700
yıllarında: Kommagene kralı, Asurlulara başkaldırır. Asur kralı Sargon: çıkan
savaşta, Kommageneleri yenir. Asur kralı Sargon; yenilen Kommagene kralını şu
sözlerle suçlar: “ Tanrılardan korkusu olmayan, tanrısız bir adam bu. Yalnızca,
kötü planlar yapan bir hilekâr. Karısını, oğullarını, kızlarını, malını ve
hazinelerini aldım ve son olarak halkını aldım ve onları Mezopotamya’nın
güneyine (bugünkü Irak) sürdüm.”
MÖ.600
yıllarında, Babilliler, Asurluları yener. Sonradan: Kommagene’nin başkenti
olacak olan: “Samosata” da savaşırlar. Bu savaşta, Mısır ordusu Asurlulara
destek verir ve birlikte Babillileri yenerek yok ederler.
Kommagene
halkı: MÖ.550 yıllarında, önce Perslerin ve daha sonra ise Büyük İskender’in
ordularının istilasına uğrar. MÖ.300’lerde, Büyük İskender’in ölümünden sonra,
veliahtı olan Kral Seleukos 1. Nikator; bölgede hüküm sürmeye başlar. 1.
Nikator; Kommagene krallarının Yunan atalarından biridir.
Eski
çağlarda: Komagene olarak anılan bu bölgede: antik dünyanın en güçlü ülkesi
olan krallık; baba tarafı Pers krallarından “Krallar kralı olarak anılan Darius
ve anne tarafı ise Makedonya Hükümdarı Büyük İskender ile akraba olan bir
prensin oğlu; “Mithradates Kallinikos” tarafından, MÖ. 109 yılında kurulur.
Farklı
topluluklardan meydana gelen ve ayrı inanç ve kültürlere sahip Kommageneliler
arasındaki birliği sağlamak konusunda büyük başarı sağlayan “Mithradates”
tanrılarla olan bağını kuvvetlendireceği ve böylece ulusunu barış içerisinde
yaşatacağına inandığından, ülkesinin çeşitli yerlerinde tapınaklar yaptırır.
Farklı kültürleri ve gelenekleri olan, farklı diller konuşan insanlardı onlar.
Doğal olarak kendilerini birleşmiş tek bir halk olarak görmüyorlardı. Onlar
için aile ve kan bağı, Kommagene krallığı altında birleşmiş olmaktan daha
önemliydi. Kral Mithradates; bu tavrı değiştirmek için çok çalıştı. Örneğin:
her yıl, atalarının onuruna, Kommagene krallığında Olimpiyat Oyunları
düzenledi. Bu oyunlar: Yunanlıların Olimpiyat Oyunlarıyla karşılaştırılabilecek
nitelikteydi. Hatta gençlik yıllarında, kral Mithradates: kendisin de bu
oyunlara katılmış ve Kommageneliler arasında popüler olmayı başarmıştı.
Yetenekleri sayesinde, pek çok ödül alan krala, bunun bir sonucu olarak
“Güzellikle zafer kazanan” anlamına gelen “Kallinikos” adı verilmiş.
Mithradates;
Laodike adında bir Seleukos prensesiyle evlendi. 3 kızları oldu, dördüncü
çocukları da kız olunca; çift, bir oğul sahibi olamamanın kaygısına kapılır.
Bir oğla sahip olmak, krallığın kalıcılığı açısından çok önemlidir ve erkek
evladı olmayan bir kralın veliahttı yok demektir. Takip eden süreçte, oğulları
oldu, tattıkları mutluluk ve rahatlık sonsuzdu ve çocuğa; kraliçenin babasının
adı: “Antiochos verildi.
Dönem,
Kommagene krallığının dış tehditlerle uğraştığı bir dönemdi. Kral Mithradates;
yardım almak amacıyla, tanrılarla bir antlaşma yaptı. Yapılan bu antlaşma; halk
üzerinde olumlu etki yaptı. Başka köklerden gelen insanların, kendilerini
birbirleriyle bağlantılı hissetmeleri güçtü. Ancak; tanrılarla yapılan bu
antlaşmadan etkilendiler ve kendilerini, tanrıların korumayı kabul ettiği,
seçilmiş insanlar olarak görmeye başladılar. Böylece: kral Mithradates,
krallığını meydana getiren halklar arasında, bir bağ oluşturabildi. Bu
sözleşmenin onuruna; ülkenin her yerinde, “Temenos” denilen, küçük tapınaklar
inşa ettirdi.
Temenos
tapınakları; ülkenin en göze çarpıcı noktalarında kuruldu. Bu noktalardan:
tapınakların en önemlisi olan, kutsal Nmrut Dağı’nın tepesindeki tapınağı
görmek mümkündü. Bu tapınakların hepsinde: tanrılardan biriyle el sıkışan kral
Mithridates’in tasvir edildiği: 5 tablet bulunurdu. Mithridates, tanrılara:
Yunanca ve Persçe olan isimler verdi. Bunlar: Apollo/Mithras,
Artagnes/Herakles, Zeus/Oromasdes, Hera/Taleia, Helios/Hermes.
Mithradates’in;
tanrılara her iki dilde isim vermesinin sebebi: krallığı oluşturan halkları,
kendilerini tanrılara yakın hissetmelerini sağlamaktı. Bu taş tabletler; stel
olarak da bilinir. Bu steller sayesinde: Kral Mithradates: tebasını yalnıza
onun sayesinde koruma altında olabileceklerine inandırdı. Temenos
tapınaklarının; kralın tanrılarla yaptığı antlaşmanın şahidi olduklarına,
halkını inandırdı.
Loos’un
onuncu günü (14 Temmuz) “Yüce Tanrıların Tezahürü” günü olarak kabul edildi. O
gün, kral Mithridates’in taç giydiği gün olarak da seçilmişti. Her yıl, o gün
Kommageneliler, köylerinin veya kasabalarının yakınındaki tapınaklarda bir
araya gelerek kutlamalar yaptılar. Bu kutlu günde: kral, Nemrut Dağı’nın
zirvesinde: Kommagene’nin asilzadelerini ve diğer önemli şahsiyetlerini bir
araya getirir ve yüzlerce yurttaşının önünde, tanrıların temsilcilerini kabul
ederdi.
Bu arada:
kralın oğlu Antiochos; ailesinden Yunan ve Pers kültürü karışım bir eğitim
almaktadır. Annesi kraliçe Laodike Büyük İskender’in soyundandı. Babası ise
Perslerin “kralların kralı” dedikleri 1. Darius’un soyundan geliyordu.
Antiochos; çok genç yaşta, babası kral onu Seleukos prensesi olan: İsias
Philostorgos ile evlendirdi. Bu evlilik; tamamen politik bir amaç uğruna
planlanmıştı ve aşkla pek ilgisi yoktu.
Derken; kral
Mithradates, tahtını oğlu Antiochos’a bıraktı. Ama; yine birlikte hareket
ettiler. Nemrut Dağı’ndaki tapınağı birlikte tasarladılar. Tapınak
Mihridates’in temellerini attığı tanrılarla yapılan sözleşmenin; merkezi
olacaktı.
Ama
Mitradates’e göre: tapınak öylesine etkileyici bir anıt olmalıydı ki, tebaası,
sözleşmenin önemini anlamalıydı. Nemrut Dağı’nın bölgeye hakim konumu,
tapınağın ülkenin her yerinden kolayca görülmesini sağlayacaktı. Oğlu Antiochos
ise idealistti. Ona göre: sözleşme, yeni bir dine beşik hazırlayacak ve Nemrut
Dağı ise, bu yeni dinin merkezi olacaktı. Bu yeni din: Nemrut’tan, tüm medeni
dünyaya yansıyacaktı. Bir din yaratmanın verdiği güvenle olsa gerek; Antiochos,
taç giyişinin hemen ardından, kendisine “Theos (tanrı)” adını verdi. Ve
kendince bir efsane oldu.
Antiochos;
babasına çok derin bir saygı duyar, ancak annesi Laodike’yi her şeyin üstünde
severdi. Birçok yazıtta: kendisini “annesini seven kişi” olarak kaydettirmişti.
Annesine, tanrıça anlamına gelen “Thea” ismini verdi.
Nemrut dağı
tanrılarının heykelleri arasında; annesini, kendisiyle birlikte
ölümsüzleştirdi. Tanrı Zeus’un soluna Kommagene kralı, Theos olarak kendisini,
Zeus’un sağına ise Kommagene’nin anası, Thea, olarak annesi Laodike’yi
yaptırdı.
Antiochos:
hayaline ulaşmak için; elinden gelen her şeyi yapar. Nemrut Dağı’nın: 2150
metre yükseklikteki zirvesinde yapımına başlattığı görkemli kutsal alan ve
mezar anıtı; ne yazık ki ölümünden önce bitirilemedi.
Oğlu Kral,
I. Antiochos’da bu yapıya devam etmedi ve mezar anıtı yarım kaldı. Kutsal
alanın: doğu ve batı yamaçlarında, teraslar üzerinde yaptırdığı heykeller ise,
Nemrut’un sert hava koşullarıyla boğuşarak yüzyıllarca ayakta kalmayı başardı.
Antiochos’un
ölümünden sonra: fikirleri de unutuldu. Yaratmayı düşündüğü din, kendisiyle
birlikte öldü. Ama yine de yaptırdığı heykellerle, kendisinden yüzyıllar
boyunca söz ettirdi.
Antiochos:
bu kutsal alanı; teraslar halinde tasarlamıştı. Kutsal kabul edilen teraslarda
yer alan heykellerin sırası; hep aynıydı. Bu tanrılardan her biri; hem Doğu ve
hem de Batı tanrılarını temsil ediyor ve bu yüzden iki ayrı isimle anılıyordu.
Yani: her heykelin hem doğulu ve hem de batılı isimleri vardı. Yüzleri: doğuya
ve batıya çevrili: Pers ve Yunan tanrıları, Kral Antiochos’un bu iki kültürü
birleştirme amacını da simgeliyordu.
Antiochos:
yaptırdığı heykellerin arka yüzüne: 200 satırdan oluşan vasiyetini yazdırdı.
Yazıtta: kendisinden sonra gelecek kralların, tapınağı güzelleştirmek için
görevlendirdi. İbadet için gelenleri övdüğü gibi, kötü niyetle gelenlere beddua
ediyordu. Antiochos; kutsal alanı ziyarete gelenlerin en iyi şekilde
ağırlanmasını istedi. Bu amaçla: rahiplere, gelen ziyaretçiler için en iyi
şarapları sunmalarını istedi. Hatta törenlerin çok renkli geçmesi için,
müzisyenleri bile görevlendirdi. Ama: Antiochos’un, bütün bu titizliğine
rağmen, vasiyette yazılanlar yerine getirilmedi.
Tarih;
bölgede birçok krallığı ele geçirerek buraya ilerleyen Romalıların sahneye
çıkmasıyla, yeniden şekillenmeye başladı. MÖ.69 yılında: Kommagene’nin başkenti
“Samosata” kuşatıldı. Ancak; hiç umulmadık bir şey oldu ve Roma savaş makinesi
durdu. Romalı askerler, daha önce görmedikleri bir şeyle bombalanıyorlardı.
Romalı tarihçi Plinius: “ onun vurduğu asker; silahıyla beraber yanıyordu”
yazar. Anlaşılan; Kommagene dışında bilinmeyen bu silahın sebep olduğu korku
çok büyük olmuştu. Samosato düşmedi. Roma konsülü Lucullus ile kral Antiochos;
özel bir görüşme için bir araya geldiler. Bu görüşmenin sonucunda, Roma ordusu
geri çekildi.
Ancak; takip
eden dönemde, Kommagene için tehlike yine süregeldi. Bir yanlarında sömürgeci
ve savaş tutkunu Romalılar, diğer yanlarında ise güçlü Part ülkesi vardı.
Ancak: Kral Antiochos; Partlarla ilişkisini güçlendirmek için, kızı Laodike’yi
Park kralına eş olarak verir. Böylece: Partların düşmanlığı engellenir.
Romalılarla bu dönemde sürekli yapılan savaşlarda, Romalılar başarılı olamazlar
ve geri çekilirler.
Bu
olaylardan kısa bir süre sonra: Antiochos ölür ve Nemrut Dağına, tahminen,
babasının yanına gömülür. Antiochos’tan sonra tahta: oğlu 2. Mithridates geçer.
Ama: bu dönemde, Kommagenenin Roma imparatorluğuna karşı olan gücü azalmaya
başlar.
Kral
2.Mithridates döneminde: Kommagene Suriye’nin bir eyaleti haline gelir. Part
kralının yerine, oğullarından biri geçer ve bu acımasız hükümdar, tahtını
tehlikeye atacağına inandığı, Laodike ve onun çocuklarını öldürür.
Kral 2.
Mithridates; kızkardeşi Laodike’yi: Kommagene topraklarındaki “Karakuş Mezar
Tepesi” ne gömer. Laodike’nin mezarının üzerine “ o tüm kadınların en
güzeliydi” yazan, çok güzel bir taş yazıt koydurur. Annesi İsias, diğer kız
kardeşi Antiochis ve onun kızı Aka’da orada yatmaktadır. Kral; Karakuş’u; Kahta
Çayının kıyısında yaptırmıştır. Yazlık malikhanesinin terasından, derin çaya
inen baş döndürücü vadiyi ve Karakuş’u seyrederken, böylelikle ölümlerinden
sonra da sevdiklerini yanında hissedebiliyordu.
Bu dönemde,
Roma’da sürgündü yaşayan, kıskanç kardeş 2. Antiochos, kral 2. Mithradates’i
tahttan indirmek istemektedir. Bu nedenle; Roma Senatosu; 2. Antiochos’u ölüm
cezasına çarptırır. MÖ. 29 yılında, kardeş 2. Antiochos, Roma’da idam edilir.
Evet: tarihi
süreç devam eder ve kral 4. Antiochos döneminde, MS. 71 yılında, Kommagene
ordusu, Roma ordusuna yenilir ve bağımsızlık biter.
Gelecekte
çıkabilecek isyanlara önlem olarak Kommagene krallığının yüceliğini hatırlatan
binalar ve heykeller, Romalılar tarafından yıkılır. Kutsal Nemrud Dağı’ndaki
tapınakta yıkılır. Kommagene devrinin kapanışıyla, Nemrut, yalnızca dağ
rüzgarlarının ve yolunu kaybeden çobanların ziyaretiyle irkileceği, uzun
uykusuna dalar.
Bir doğa harikası olan Nemrut Dağı her yıl özellikle yaz aylarında çok sayıda yabancı ve yerli turistin gözdesi. Nemrut Dağı krater alanı içerisinde büyükçe iki göl var. Biri soğuk, diğeri sıcak. 3 bin metre yükseklikte devasa bir volkanik çanak. Binlerce yıl önce patlamış, su giderini tıkayarak Van Gölü'nün oluşmasına sebep olmuş. Esas ilginç olan kraterin kenarı. Tam sırtta araçtan inip zirveye kadar yürümek mümkün: Sadece 20 dakika.
Yorumlar
Yorum Gönder